28 Ocak 2012 Cumartesi
Kasabın Rüyası: Bir Hayalin Kahramanı
Kasabın Rüyası: Bir Hayalin Kahramanı: Kırgın kuşun kanadında bir yağmur damlası, Uçuyor kendinden uzaklara da uzaklara, Vapurun demirlerine tutunan kırmızı rujlu kadının dudak iz...
Bir Hayalin Kahramanı
Kırgın kuşun kanadında bir yağmur damlası,
Uçuyor kendinden uzaklara da uzaklara,
Vapurun demirlerine tutunan kırmızı rujlu kadının dudak izi sigarasına son kez siniyor,
Dalgalar bu olanlardan habersizce çalkanalıyor.
Son duasını eden ak sakkallı dedenin sessiz perşembe gecesinde,
Birkaç öte yan evde kızı, zevki kalbinden bacak aralarına akıtıyordu.
Tesbihine kuvvet demeye kalmadan, karısı şerbeti ikram ediyordu,
Ak sakallı dedenin gizlenmiş kuruyan dudaklarına.
Işıklar patladı, kör adam ise hiç farketmedi.
Islığı yine dudaklarındaydı, acısı ise ritminde.
Annesinin pişirdiği karnıbaharlara, yoğurdun sarımsaklığıyla eşlik ederken,
Kapı çaldı, annesi duymadı.
Eskiden rimeli gözlerinden akmayan, sesi şarap bardaklarını kıran kadının endamı,
Şimdilerde dört duvar arasından bir pencere boşluğuna gömülmüş,
Aynalar bile ağlarken kadına,
Rujunun tazeliği, limonların ferahı, ojelerin bordusu her sabah onu kucaklıyordu.
Sazın telleri kopmuş, umudu yitirilmiş bir parmakların sırtından,
Katillerin son durakları kaldırımsız sokakların yol ortaları,
Bir ritim, bir çığlık, görmek, duymak, bir tıkırtı...
Her biri lağamlı sokakların gizli yataklarındaydı.
Bulut kayıyor, bir dilek tut, dileğini buluta sun,
Başını yasla avuçlarından akan terlerin sebeplerine,
Sorma ne akşamın sabahını, ne de sabahın kuşluğunu,
Üşürsen yanağını sobaya daya.
Sırrını saklamak için ağzını ipliklerle dik,
Havanı iplerinin rengiyle at,
Sırrın gömülsün yüreğindeki aç boşluklara,
Gözlerini kaçırmaman umuduyla...
Burcu Karşı
Uçuyor kendinden uzaklara da uzaklara,
Vapurun demirlerine tutunan kırmızı rujlu kadının dudak izi sigarasına son kez siniyor,
Dalgalar bu olanlardan habersizce çalkanalıyor.
Son duasını eden ak sakkallı dedenin sessiz perşembe gecesinde,
Birkaç öte yan evde kızı, zevki kalbinden bacak aralarına akıtıyordu.
Tesbihine kuvvet demeye kalmadan, karısı şerbeti ikram ediyordu,
Ak sakallı dedenin gizlenmiş kuruyan dudaklarına.
Işıklar patladı, kör adam ise hiç farketmedi.
Islığı yine dudaklarındaydı, acısı ise ritminde.
Annesinin pişirdiği karnıbaharlara, yoğurdun sarımsaklığıyla eşlik ederken,
Kapı çaldı, annesi duymadı.
Eskiden rimeli gözlerinden akmayan, sesi şarap bardaklarını kıran kadının endamı,
Şimdilerde dört duvar arasından bir pencere boşluğuna gömülmüş,
Aynalar bile ağlarken kadına,
Rujunun tazeliği, limonların ferahı, ojelerin bordusu her sabah onu kucaklıyordu.
Sazın telleri kopmuş, umudu yitirilmiş bir parmakların sırtından,
Katillerin son durakları kaldırımsız sokakların yol ortaları,
Bir ritim, bir çığlık, görmek, duymak, bir tıkırtı...
Her biri lağamlı sokakların gizli yataklarındaydı.
Bulut kayıyor, bir dilek tut, dileğini buluta sun,
Başını yasla avuçlarından akan terlerin sebeplerine,
Sorma ne akşamın sabahını, ne de sabahın kuşluğunu,
Üşürsen yanağını sobaya daya.
Sırrını saklamak için ağzını ipliklerle dik,
Havanı iplerinin rengiyle at,
Sırrın gömülsün yüreğindeki aç boşluklara,
Gözlerini kaçırmaman umuduyla...
Burcu Karşı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)